Enerji dönüşümü konusunda çalışan Türkiye’nin ilk ve tek düşünce kuruluşu SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi, ‘2030 Yılına Doğru Türkiye’nin Optimum Elektrik Üretim Kapasitesi’ raporunu açıkladı. 2020-2030 arası dönem için Türkiye’nin elektrik üretim kapasitesinin, farklı girdi ve kısıtların dikkate alındığı senaryolar ile modellenerek optimum olarak belirlenmesini amaçlayan çalışmada, farklı politika tercihlerinin enerji hedeflerine ulaşılmasında oynayacağı roller ayrı ayrı bakış açılarından incelendi.

Raporda ‘Tam Piyasa Odaklı’, ‘Düşük Talep’, ‘Yerli Kaynak’, ‘Karbon Maliyeti’ ve ‘Dengeli Politikalar’ olmak üzere beş farklı senaryo yer alıyor. Bu senaryolar için analiz edilen parametreler arasında sistem maliyetleri, elektrik piyasa fiyatları, dış ticaret dengesi ve karbondioksit salımları bulunuyor. Ayrıca enerji hedeflerine ulaşmak için kullanılabilecek her strateji farklı fayda ve maliyet bileşenlerini içeriyor.

Bu çalışmayla Türkiye’de uzun dönemli bir enerji sistemi planlamasına katkıda bulunmayı istediklerini belirten SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Değer Saygın şunları söyledi: “Türkiye’nin önümüzdeki 10 yıllık enerji dönüşümü süreci bugün verilecek politika kararlarıyla şekillenecek. Günümüzdeki elektrik arz fazlası ve COVID-19 salgınının neden olduğu kısa vadeli iktisadi durgunluğa rağmen orta vadede ekonominin büyüme trendini devam ettirmesi bekleniyor.”

Raporun başyazarı, SHURA Enerji Sistem Analisti Hasan Aksoy ise; “Elektrik talebinin hızlı artışının yeni elektrik sistemi yatırımlarını gerekli kılacağı öngörülüyor. Bu çalışmada, en verimli sonuçlara ulaşmak için bu yatırımların hangi alanlara yönlendirileceğini ve bunun için hangi politika araçlarının kullanılması gerektiğini inceledik” dedi.

Rapora göre, enerji arz güvenliği ve uygun fiyatlı arz tedarikini sağlarken fosil yakıtlı kaynakların olumsuz çevresel ve ekonomik etkilerini sınırlandırmayı hedefleyen Türkiye, enerji dönüşümü planlamasına ihtiyaç duyuyor. Bu kapsamda 2023 yılı hedeflerini ve stratejilerini temel alan, uzun dönemli, entegre bir enerji ve iklim değişikliği stratejisinin oluşturulması gerekiyor.

Rüzgar ve güneşe destek devam etmeli

‘2030 Yılına Doğru Türkiye’nin Optimum Elektrik Üretim Kapasitesi’ raporunun sonuçlarına göre, tüm senaryolar için en az maliyetli seçenekler olan rüzgar ve güneşin enerji üretimi içindeki payları önemli ölçüde artacak. Hedefe yönelik, piyasa odaklı düzenleyici politikalarla verilen destekler bu kaynakların gelişimini hızlandıracak. Maliyetlerin fiyatlara yansıtılması ve rekabetçiliğin artırılmasını sağlayacak bir piyasa tasarımına gidilmesi, değişken yenilenebilir enerji kaynaklarının sisteme entegre edilmesinde de kritik rol oynayacak.

Diğer yandan daha fazla yenilenebilir enerji entegrasyonu için sisteme esneklik sağlayan enerji depolama teknolojilerinin piyasa mekanizmalarıyla desteklenmesi tavsiye ediliyor. Çoğunlukla küçük çaplı ve çatı üstü güneş enerjisi uygulamalarından oluşan dağıtık yenilenebilir enerji tesislerine uygun finansman ve iş modellerinin geliştirilmesi ise yenilenebilir enerji yatırımları teşvik mekanizmalarını tamamlayabilir.

Enerji verimliliği yenilenebilir enerjiyle desteklenmeli

Çalışmanın sonuçlarına göre, enerji hedeflerini tek tek hayata geçirmeye çalışmaktansa farklı hedeflerin bir arada değerlendirildiği bütüncül bir yaklaşım izlenmeli. Bu yaklaşımla yenilenebilir enerji kaynaklarının potansiyelinin tümüyle değerlendirilmesi enerji ithalatını azaltacak, arz güvenliğini artıracak, hava kalitesini yükseltecek, küresel iklim değişikliğinin önlenmesine katkıda bulunacak ve ekonomi açısından da önemli faydalar sağlayacak.

Raporda, çok yönlü avantajları olan ve maliyet etkin sonuç sağlayan enerji verimliliğinin artırılmasının yakın dönemde zaruri olacağına dikkat çekiliyor. Ancak tek başına enerji verimliliği Türkiye’nin enerji hedeflerine ulaşması için yeterli değil; enerji verimliliğini artırmaya yönelik politikalar, yenilenebilir enerjiyi teşvik edici ve çevreci politikalarla desteklenmeli.

Çalışmanın senaryoları arasında karbon maliyetlendirme mekanizmasının kurulması da yer alıyor. Senaryoya göre, düşük verimli kömür santralleri artan maliyetleri nedeniyle arz talep eğrisi dışında kalırken elektrik üretiminden kaynaklı sera gazı salımı azalıyor. Fakat salımlarda düşüş beraberinde spot elektrik fiyatlarında nispeten artış getirecek. Ancak karbon maliyetlendirme mekanizması yenilenebilir enerji politika araçlarıyla birlikte kullanıldığında ithalat maliyetleri ve spot elektrik piyasa fiyatlarının düştüğü dengeli bir yaklaşım ortaya koyulabilir.