Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2020 yılı bütçesi TBMM Genel Kurulu’nda görüşüldü. Bakan Dönmez, enerji politikaları ve stratejilere ilişkin önemli açıklamalar yaptı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2020 yılı bütçesi TBMM Genel Kurulu’nda görüşüldü. Bakanlığın 2020 yılı bütçesi, MTA, MAPEG, BOREN, TAEK, EPDK, NDK ve NATEN ile birlikte 4 milyar 182 milyon 274 bin TL olarak sunuldu. Enerji Bakanlığı’nın bütçesindeki artış oranı bu yıla göre %34.5 oldu.
Türkiye’nin her geçen gün artan elektrik ihtiyacının sorunsuz olarak karşılanması için 2000’li yıllardan beri sessiz bir devrime imza atıldığını belirten Bakan Dönmez, Türkiye’nin gerek kurulu güç gerekse üretim noktasında çok iyi bir yere geldiğini, bu sayede elektrik ve doğalgazda şu an itibarıyla arz güvenliği riskinin gündemden çıktığını ifade etti.
Kalkınma planlarına ve gelişmeye bağlı olarak arz güvenliği konusunun sürekli kontrol altında olmaya devam edeceğine dikkati çeken Dönmez, arz güvenliğinde ilerleme sağlanırken, elektrik üretim kapasitesinin çeşitlendirilmesine azami dikkat ettiklerini, bu sayede elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payında ciddi bir artış sağlandığını anlattı.
Dönmez, “Sadece son iki yılda devreye giren kurulu gücün yüzde 73’ü yenilenebilir enerji kaynaklarından oluşmuştur. Ayrıca 2019 yılı ilk 10 ayında bir rekor olarak yerli ve yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretim oranı yüzde 64 olarak gerçekleşmiştir.” dedi.
Bakan Dönmez, özellikle yenilenebilir enerji alanında teknoloji geliştirme yatırımlarının Türkiye’nin, küresel anlamda sürdürülebilirliğe daha fazla katkı sunmasını ve bir teknoloji üssüne dönüşmesini sağlayacağını dile getirdi.
Vadeli elektrik piyasası 2020 yılının sonlarına doğru katılımcıların hizmetine sunulacak
Enerji piyasalarında mali açıdan güçlü, serbestleşmiş, rekabete açık, istikrarlı ve şeffaf bir şekilde tesis edilerek yatırımların daha kolay ve daha hızlı yapılabileceği bir ortam oluşturulduğunu vurgulayan Dönmez, bu meyanda öngörülebilir piyasalar ve tüketicinin korunması amacıyla gerekli altyapı oluşturularak serbestleşmeye yönelik kuralların uygulanmasına da devam edildiğini kaydetti.
Fatih Dönmez, Enerji Piyasaları İşletme AŞ (EPİAŞ) ile enerji ticaretinde Türkiye’yi bölgesinde önemli bir noktaya da taşıdıklarını belirterek, EPİAŞ’ta yapılan işlemlerin, kurulduğu günden itibaren önemli bir hacme ve derinliğe de ulaştığını dile getirdi.
Dönmez, şunları söyledi:
“Sektörün ve piyasanın gelişimi doğrultusunda ileri tarihli fiziksel teslimatlı elektrik piyasası olarak da ifade edilen, vadeli elektrik piyasasını 2020 yılının sonlarına doğru katılımcıların hizmetine sunmayı da hedefliyoruz. Bunun yanı sıra enerji piyasası katılımcılarının risklerini yönetmelerini sağlayacak aylık, çeyrek ve yıllık vadelerde fiziksel teslimatlı doğal gaz ticareti yapılmasına imkan sunacak, vadeli doğal gaz piyasasının kurulmasıyla ilgili çalışmalar da devam etmektedir. Piyasa altyapısının yurt dışına yönelik kapasitesi arttırılarak Avrupa elektrik piyasalarıyla iş birliğini güçlendirecek olup piyasamızdaki öngörülebilirliğin daha da güçlenmesi, derinliğin ve rekabetin arttırılması hedeflenmektedir.
2033 yılına kadar 30 milyar dolar tasarruf hedefi
Bakan Dönmez, Türkiye’nin enerji yoğunluğunu gelişmiş ülkelerin ortalaması seviyesine çekmesi gerektiğine işaret ederek, bu doğrultuda Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı’nın hayata geçirildiğini ve 2023 yılına kadar enerji verimliliği konusunda önemli bir mesafe alınacağını belirtti.
Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile kurulan Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı İzleme ve Yönlendirme Kurulu tarafından ülke genelinde enerji verimliliği çalışmaları ile Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı’nda yer alan eylemlere ilişkin izleme ve yönlendirmelerin de yapılacağını anlatan Dönmez, “Plan kapsamında yer alan eylemlerin hayata geçmesiyle 2023 yılına kadar da sera gazı salınımında 66 milyon ton karbondioksit azalımı sağlanacak olup yapılacak 1 birim maliyetli yatırımla 3 birim tasarruf edilerek 2033 yılına kadar 30 milyar dolar tasarruf etmeyi hedefliyoruz.” dedi.
Dönmez, Türkiye’nin, dünyaya en az karbon salımı yapan ülkelerin arasında yer aldığını, bu konuda çevre mevzuatına uygun şekilde her zaman sorumluluklarının üzerinde hareket ettiğini dile getirdi.
Türkiye genelinde yer altı kaynaklarının tespit edilmesi amacıyla yürütülen jeofizik, jeokimya ve sondaj çalışmaları neticesinde MTA’nın kurulduğu 1935’ten bugüne kadar yapılan toplam sondajın üçte birinden fazlasının son üç yılda gerçekleştirildiğine işaret eden Dönmez, maden sektöründe dış ticaret açığının yaklaşık 20 milyar dolar olduğunu vurguladı.
Madende en çok bedel ödenen kalemlerden birinin altın olduğunu bildiren Dönmez, şöyle devam etti:
“Mevcut verilere göre, sırf geçtiğimiz yıl yaklaşık 10 milyar dolarlık altın ithalatı yaptık. Altını ulusça seviyoruz, bir kısmını rezerv olarak kullanıyoruz, bir kısmını ziynet eşyası olarak kullanıyoruz. Kuyum sektörümüz de iyi, ithal ettiğimiz altının bir kısmını da ihraç ediyoruz; yaklaşık 2-2,5 milyar dolarlık da altın ihracatımız söz konusu. Bu ithalatı azaltmanın yolu, madencilik sektörüne kurallara uygun ve çevre mevzuatına saygılı bir şekilde çalışmalar yapmasına izin verilmesinden geçiyor. Türkiye’de enerjide yerlileşme ve dışa bağımlılığın azaltılması hedefimiz doğrultusunda yerli kömür rezerv artırma çalışmalarımız da hızla devam etmektedir. Son tespitlerimizle birlikte bugün linyit ve taş kömürü rezervimiz 20 milyar ton seviyesine ulaşmıştır. Ülkemizin halen yıllık 39 milyon ton civarında kömür ithalatı yaptığı göz önünde bulundurulduğunda bunun için yılda yaklaşık 4 milyar dolar civarında döviz harcadığımızı görmekteyiz. Kömür kaynaklarımız yerin altında dururken ithal kömüre döviz ödemek yerine, yerli kömürümüzden faydalanmak büyük önem arz etmektedir.”