İstanbul’da düzenlenen ve enerji sektörünü buluşturan 10. IICEC Enerji Konferansı’nda Dünya Enerji Görünümü 2019 Raporu’nun sonuçlarını katılımcılarla paylaşan Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Dr. Fatih Birol, “Küresel enerji sektöründe şu andaki en önemli başlığın enerji bolluğu olduğunu söyledi. Dr. Fatih Birol, “Petrol, doğal gaz, kömür ve diğer kaynaklar olmak üzere enerjide bolluk dönemine giriyoruz. Böyle bir dönemde, karar alıcıların enerjiyi makul fiyatlarla ve çevreye en az zararla nasıl vatandaşa ulaştıracağını belirlemesi gerekiyor. Çünkü ucuz enerji kaynağı her zaman çevreye duyarlı olmuyor, çevreye duyarlı olan da pahalı olabiliyor” dedi. Dr. Birol, enerji bolluğunun yanı sıra küresel enerji sektöründe ciddi çelişkiler olduğuna dikkati çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bunlardan ilki petrol piyasalarında. 2019’da Venezuela petrol üretiminde çok büyük düşüşe geçti, İran’ın ihracatı yaptırımlar sebebiyle neredeyse sıfırlandı. Suudi Arabistan’a çok ciddi bir saldırı oldu. Bunun gibi birçok soruna rağmen petrol fiyatları 60 dolar seviyesinde kaldı. Petrol İhraç Edenler Örgütü’nün (OPEC) Viyana’daki toplantısından sonra da fiyatlarda bir değişiklik olmadı çünkü OPEC ve Rusya’nın petrol üretimindeki payı hızlı bir şekilde azalıyor. Bu yüzden, dünya petrol piyasalarında fiyatları dikte etme kabiliyetlerinde çok ciddi bir düşüş var. Bu durum dünya ekonomisi ve Türkiye gibi ithalatı yüksek olan ülkeler için çok iyi gelişme ama bir çelişki. Bir diğer çelişki de iklim değişikliği konusunda görüldü. Enerji sektörü iklim değişikliğine sebep olan emisyonların yüzde 80’inden sorumlu. Herkesin elektriği olması insan hakkı kabul edilirken, dünyada 850 milyon insanın hali hazırda elektriği yok. Bu da bir başka çelişki.”
İklim değişikliğiyle mücadele için yapılan araştırmalar ve alınan kararlara rağmen 2015’teki Paris İklim Zirvesi’nden bugüne emisyonların giderek arttığına işaret eden Birol, “Karbondioksit emisyonları tarihi bir seviyede şu anda. Aynı şekilde, enerji verimliliği herkesin hem fikir olduğu bir konu ama 2018’de enerji verimliliği artışı son 10 yılın en kötü dönemini geçirdi. Sıcaklık artışının 2 derecenin altında tutulabilmesi için daha fazla yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, nükleer ve hidrojen yatırımının yapılması gerekiyor” dedi.
DÜNYA ENERJİ GÖRÜNÜMÜ 2019 YÖNETİCİ ÖZETİNDEN NOTLAR
Dr. Fatih Birol, Dünya Enerji Görünümü 2019 ile ilgili de şu bilgileri paylaştı:
- Açıklanmış Politikalar Senaryosunda, enerji talebi 2040’a kadar yılda %1 artış gösteriyor. Bu büyümenin yarısından fazlasını, fotovoltaik (PV) hücreler öncülüğünde düşük karbonlu kaynaklar sağlarken, sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ticaretindeki artıştan faydalanan doğalgaz da bu büyümenin üçte birini oluşturmaktadır. Petrol talebi 2030’da yatay seyre geçerken kömür kullanımı azalmaya başlıyor. Başta elektrik olmak üzere çeşitli enerji sektörleri hızlı dönüşümden geçiyor.
- Sürdürülebilir Kalkınma Senaryosu, sürdürülebilir enerji hedeflerinin tam olarak başarılabilmesi için bir yol sunarken, enerji sisteminin tümünde hızlı ve yaygın değişimi gerekli kılıyor. Bu senaryo, küresel sıcaklık artışını “2°C’nin çok altında tutup, 1.5°C ile sınırlandırmanın yollarını arayarak” Paris Anlaşması’nın çizdiği yolda ilerleyerek; küresel enerji erişimi ile daha temiz çevreyi hedef edinir. Dünyanın enerji ihtiyacının genişliği nedeniyle, tek veya basit bir çözümden söz edilemez. Farklı yakıtlar ve teknolojilerin herkese verimli ve düşük maliyetli enerji hizmetleri sağlaması sayesinde, emisyonda ciddi bir düşüş elde edilebilir.
- Enerji sektöründeki büyük hareketlilik, enerji güvenliğine kapsamlı ve dinamik bir yaklaşımın önemini gösteriyor. Daha sıcak yazlar ve daha soğuk kışlar ve buna bağlı ısıtma ve soğutma ihtiyacındaki artış nedeniyle 2018’de küresel enerji kullanımında %20’lik bir artış yaşandı.
- ABD’nin kaya gaz ve petrol üretimi, küresel pazarı, ticaret akışını ve güvenliği şekillendiriyor. 2025 itibariyle ABD’nin toplam kaya yakıtı (petrol ve gaz için) üretimi, Rusya’nın toplam petrol ve gaz üretimini geride bırakacak.
- ABD’deki üretim artışı, toplam petrol üretiminde OPEC ülkeleri ve Rusya’nın payını düşürüyor. Bu oran, 2000’lerin ortalarında %55 iken 2030’da %47’ye düşüyor; bu durum, petrol piyasasındaki şartları yönetmeye yönelik çabaların ciddi dirençle karşılaşması demek. Dünyanın önde gelen üreticilerinin hidrokarbon gelirleri üzerindeki baskılar, ekonomilerini çeşitlendirme çabalarının önemini de vurguluyor.
- Enerji sistemi hangi yolu takip ederse etsin, Ortadoğu’nun petrol arzına bağımlılığı devam ediyor.
- Yenilenebilirde maliyet düşüşü ve dijital teknolojilerdeki ilerlemeler, enerji dönüşümüne ilişkin büyük fırsatların yanı sıra, yeni enerji açmazları da doğurmaktadır. Politika yapıcıların ve düzenleyici kurumların, teknolojideki değişime ve elektrik sistemlerinin esnek işletimine yönelik giderek artan ihtiyaca yetişmek için hızlı hareket etmesi gerekiyor.
- WEO-2019’un özel odağında olan Afrika, dünya enerji trendinde giderek nüfuz sahibi oluyor. Açıklanmış Politikalar Senaryosuna göre, Afrika’nın petrol tüketiminde 2040’a kadarki artışı, Çin’in artışını geride bırakırken, son yıllardaki keşiflerin öncülüğünde Afrika doğalgazda da büyük ilerleme kaydediyor. Güneş enerjisi, bugün Afrika’da elektriğe erişimi olmayan 600 milyon kişinin çoğuna elektrik ulaştırmanın en ucuz yolu.
- Afrika’nın kent nüfusuna 2040’a kadar yarım milyardan fazla kişi ekleneceği düşünülüyor. Afrika’nın en sıcak bölgelerinde beklenen nüfus artışı nedeniyle, 2040’a kadar yarım milyara yakın kişinin klima veya başka soğutma hizmetlerine ihtiyacı ortaya çıkacak.
- Dünya çapında enerji verimliliğini artırma hızının kesilmesi endişe verici bir gelişme. Isıtma, soğutma, aydınlatma, ulaşım ve diğer enerji hizmetlerinde artış aynı zamanda meydana geliyor. Küresel ekonominin enerji yoğunluğunda (birim ekonomik faaliyet başına harcanan enerji miktarı) ilerleme ise azalıyor.
- Verimlilik artışındaki sert yükseliş, dünyayı Sürdürülebilir Kalkınma Senaryosuna yaklaştıran en önemli etken. Verimlilikte artış için ekonomik açıdan elverişli tüm fırsatların denenmesi, küresel enerji yoğunluğunu her yıl %3’ten fazla düşürebilir.
- Asya’nın hızlı büyüyen ekonomilerine elektrik ve ısı sağlamak için kömür, doğalgaz ve yenilenebilir enerjiler yarışıyor. Gelişmekte olan Asya ülkelerinin çoğunda kömür en yüksek paya sahip.
- Küresel petrol talebindeki artış, 2025’ten sonra önemli ölçüde yavaşlayıp 2030’larda yatay seyre geçiyor. Uzun mesafe kara, deniz ve hava taşımacılığı ile petrokimya kaynaklı petrol talebi artmaya devam ediyor.
- Tüketicilerin SUV tercihi, elektrikli otomobillerin getirdiği yararı azaltabilir. SUV’lere gösterilen rağbet bugünkü trend ile artmaya devam ederse, 2040 petrol talebi için günde 2 milyon varil daha eklenmesi gerekebilir.
- Elektrik kullanımı, genel enerji talebinin iki katından hızlı büyüyerek modern ekonomilerin tam kalbindeki yerini pekiştiriyor. Son tüketimde elektriğin petrolün yarısı kadar olan payı, 2040’ta petrolü geçiyor.
- Güneş enerjisi, dünyanın kurulu kapasitesinin en büyük bileşeni haline geliyor. Rüzgâr ve güneş enerjisinden üretimin yaygınlaşmasıyla, yenilenebilir enerji 2020’lerin ortası itibarıyla elektrik üretimi gamında kömürü geride bırakacak. 2040’a gelindiğinde, düşük karbonlu kaynaklar toplam elektrik üretiminin yarısından fazlasını sağlayacak. Rüzgâr ve güneş enerjisi en yüksek performansı gösterse de, hidroelektrik (2040’ta toplam üretimin %15’i) ve nükleer (%8) önemli pay sahibi olmaya devam ediyor.
- Akü maliyetinin düşüş hızı, elektrik piyasalarının yanı sıra elektrikli araçlar için de kritik bir değişken.
- Açık deniz rüzgâr enerjisi hız kazanıyor. Maliyetteki düşüş ve Avrupa’nın Kuzey Denizi’nde edindiği deneyimler, büyük bir yenilenebilir kaynağın kapısını aralamakta. Açık deniz rüzgâr enerjisi, günümüzün elektrik talebini kat kat karşılayacak teknik potansiyele sahip. Yeni kaynakları ve pazarları ortaya çıkarabilecek yüzer türbinler gibi yenilikler ise ufukta görünmeye başladı.
- Maliyet açısından giderek rekabetçi hale gelen açık deniz rüzgâr projelerinin 2040’a kadar bir trilyon dolarlık yatırımı çekmesi bekleniyor. Avrupa’nın bu teknolojiyle başarısı, Çin ve ABD’nin yanı sıra diğer ülkelerin de dikkatini çekti. Sürdürülebilir Kalkınma Senaryosunda, açık deniz rüzgâr enerjisi, kara rüzgâr enerjisinin önüne geçerek Avrupa Birliği’nin bir numaralı elektrik üretim kaynağı haline geliyor ve Avrupa elektrik sektörünün tam karbonsuzlaşmasının yolunu açıyor.
- Dünyanın emisyon trendini tersine çevirmesi için, yeni altyapının yanı sıra, mevcut sistemler nedeniyle “kemikleşmiş” emisyonlara da müdahale etmesi gerekiyor. Açıklanmış Politikalar Senaryosunda, elektrik sektöründeki hızlı değişime rağmen, elektrik kaynaklı yıllık karbon salımında düşüş görülmüyor.